Bir Sabunun Hikayesi
Bölüm 1
Merhaba ben sabun. Bir ismim yok varsa da bilmiyorum. Sanırım isterdim, varlığımın bir kanıtı olurdu. Yeni başladım yaşamaya. Bazılarımız hayatı boyunca hiç kullanılmazlar. Bazılarımız da pek şanslı, çabuk tükenirler. Ne diyordum? Dün başladım yaşamaya. Nasıl anlatsam bilemedim ama şimdi, beceremeyeceğim sanırım. Çok heyecanlıydım. Arkadaşlarım için üzüldüm. İçimin köpürmesi ne hoştu öyle. Çok merak ediyordum bu hissi. Umarım onlar da yaşar en kısa sürede. Şu an için bitmeden mümkün değil, belki ardımdan. Çabuk yaşamaya bakmalı hemen bitmeli o zaman.
Dün Der ile tanıştım banyoda. Beni vücudunda gezdirdi; kollarında, bacaklarında ve göbeğinde. Göbek demişken pek fazlası yok ama ona göre diyetlik. Bu durumda bir vücut sabunuyum. Bir özelliğimi keşfetmem ne kadar hızlı oldu böyle. Saçları için şampuan kullandı. Aslında çamaşır makinasının üstünde sabırsızca bekleyen arkadaşlarımdan birini de alabilirdi. Tabii beni de seçebilirdi ama arkadaşlarım öyle beklerken nasıl yerine getirebilirim ki böyle bir görevi. Pek uygun olmaz. Şimdi merak ettim ama. Acaba bir gün beni saçlarında da kullanacak mıydı? Ah keşke. Arkadaşlarım bunu duymasın. Saçları çok güzel.
Der iyi bir insana benziyor. Hayır bunu Den ile ilişkisinden çıkarmadım. Sonuçta, pek tabii Den ile çok iyi araları. Birbirlerine karşı nazik ve sevecenler. Kur yaparlarken öğrendim isimlerini de. Ben bilmem nasıl kur yapılır sadece isimlerini öğrendim. Der’in iyiliğini bana olan ilgisinden anladım. Beni yere düşürmemek için çok dikkat etti. Yavaşça eline aldı ve hep nazik davrandı. Hareketleri temkinliydi. Duş biter bitmez de evime bıraktı. Acaba hep böyle mi devam edecek? Yoksa biraz kullandıktan sonra değişecek mi ya da tükettikten sonra. İşte bu biraz ürkütücü.
Sabah öyle bir şey oldu ki anlatsam inanmazsınız. Bu yüzden anlatmayı düşünmüyorum. İnanmayacaksanız neden anlatayım ki. Aslında çok konuşkan biri değilim. Konuşmadan da insanlarla anlaşabiliyorum; dokunarak. Ne kadar etkileyici bir davranış. İçim tam anlamıyla kıpır kıpır olur dokunduklarında. Dün de böyle oldu işte. Ama dinlemeyi de severim en çok da övgü. Dün Der’e dedi ki; “Bu ne güzel bir sabun böyle, bundan bir iki tane de bana verir misin, burada olmadığım zamanlar için.” Düşünebiliyor musunuz? Bir insan sizi kullanmak istiyor. Heyecanla sizi çağırıyor. Koşa koşa gitmeli o insana, öyle değil mi?
Sanırım Den bir yere gitmiş. Bir süredir göremiyordum, dokunmadı bana da. Der ile iki günde bir karşılaşıyoruz. Gece geç geldi. Normalde sabahları görüşürdük. Gece geldi işte. Aydan bahsediyor. Den’den bahsediyor. Tam anlayamadım tabii. Ay nedir bilmiyorum. Açık alanda yer alan bir yol gösterici sanırım. Geceleri yapıyor bu işi. Aya baktığında bir insan, sevdiğinin gözlerini görürmüş, öyle dedi. İnsan baktığı ışıkta düşünü de görürmüş. Bugün onun gözlerini gördüm dedi. Bir heyecanlıydı ki. Sonra merak ettim, sordum içimden - dışımdan nasıl olur bilemedim - peki baktığın gözler o an başka gözlerdeyse eğer o zaman ne olur? Cevapladı dışından - içinden çoktan cevaplamıştı - o zaman ay karanlık bir ışık olur sadece. Anlamadım, aya neden bu kadar anlam yüklüyor ki. Gece lambasından bir farkı yok bence.