Bir Sabunun Hikayesi
Bölüm 4
Yürüyorum, koşuyorum, araçlara biniyorum, iniyorum. Bu kadar hareketli bir yaşamım olmadığı için biraz yoruluyorum. Durmadan sallanıyorum. Sürekli Den’in sesini duyuyorum. Öncesinde hiç duymadığım yükseklikte ve derinlikte. Şimdi durduk. Çıktım çantasından. Yeni bir banyoya, yeni bir eve geldim. Bu banyo biraz daha büyük. Çamaşır makinasının üstünde hiç sabun yok. Der de pek kullanmıyordu ama onda vardı. Yeni evim küçük. Yanlarımda kim olsa beğenirsiniz; şampuan ve duş jeli. Hiç yaşamadan bekleyeceğim burada belki de. Ayrıca arkadaşlarımdan da çok uzağım. Şimdi Den kadar yalnızım işte.
Der öncesinde bu kadar zaman harcamazdı banyoda. Bazen musluğun önünde bazen kapının dibinde bazen de duşun içinde yerde oturmuş duruyor. Kapatıyor ışığı, bekliyor. Ara sıra da evime geliyor bakıyor bana, dokunuyor. Duş alırken daha fazla dikkat ediyor artık. Az kullanıyor ama korkuyorum; Ya temizleyemezsem yeterince, memnun olmazsa benden diye. Küçük şampuan çok hızlı bitecek. Sadece saçı için kullanmıyor benimle birlikte köpürtüyor onu da. Ne bırakabiliyor ne devam edebiliyor. Aslında bir süre ondan uzak kalsam ne iyi olur. Arkadaşlarımın yanına bırakabilir, yalnızlığı özledim.
Daha önce hiç saç için kullanılmamıştım. Şimdi Den saçı için de kullanıyor. Hiç bırakmıyor elinden. Uzun saçlarından süzülüyordu köpüklerim. İlk kez yaşıyorum böyle bir şeyi. Düşünebiliyor musunuz? Her telde bir köpük. Sarıyorum sanki Den’i. Koruyorum onu korunmak istediği şeyden. Böyle yaşamak elbet erken bir veda demek. Fakat olsun, böyle yaşamak olsun, bitecek olmam pek de önemli değil. Önce eline alıyordu kokluyordu uzunca. Sonra arkasını dönüyordu ve bekliyordu. Ardından hızlıca duşunu alıp çıkıyordu. Neden arkasını dönüyordu sormadım. Benden çekinmiyordu ya. Sanki sadece ikimiz yokmuşuz gibi. Orada o an iki kişi değilmişiz gibi hissediyordum.
Der’in dediği gibi yapmaya çalışıyorum. Banyodaki ışığa bakıyorum hiç çekinmeden kırpmadan gözümü. Fakat başka bir şey göremiyorum. Bu sadece bir ışık. Ay buradaki ışıktan farklı olmamalı öyle değil mi? Benim düşüm neden görünmüyor? Neden diğer parçamı göremiyorum? Hissediyorum, yaşıyorum bile ama onu burada göremiyorum. Gelecek mi bilmiyorum. Belki de bakmayı bilmiyorumdur. Der öğretmeli bana bunu. Fakat bu aralar o da düşünden uzak. Aklında görmek var biliyorum. Peki aklında olması düşünde olduğu anlamına da gelir mi?
Ömrüm hızla azalıyor. Bitirmek için mi yoksa daha fazla zaman geçirmek için mi böyle davranıyor bilemiyorum. Peki bittiğimde ne olacak? Benim için güzel bir son çünkü güzel bir yaşam fakat onun için nasıl? Den’in davranışlarına baktığımda pek iyiye gittiği söylenemez. Köpük içindeyken bahsetti biraz son yaşadıklarını. Der ile buluşmuş, konuşmuşlar ama anlaşamamışlar. Neyi paylaşamadılar acaba, beni bile paylaştılar. Den dedi ki: “Nezaket ölmüş, onu gülümsemelere sığdırmış herkes. Önemsemiyorsan eğer nezaketli de görünmemelisin.” Daha nezaketle tanışmamıştım. Bu sebeple ne kadar haklı bilmiyorum. Umarım güzel yaşamıştır.